Yakin zamanlara kadar Islam’a yoneltilen en siradan elestiri,daha çok onu asagilama haliyle,islamin “kutleleri uyusturan,teslimiyetçi” yapisiydi.Turkiye’de ‘aydin’ tanimi arasinda sayilip da,geçmiste ‘islam’in bu yonunu,oyle ya da boyle, asagilamamis insan pek yoktur.Onlarin fikir babalari, elbette, Avrupa’nin ‘aydinlanmaci’ kaynaklariydi. “Sinif savasimcisi” Marksizm’in dogu toplumlari,Hintliler, uzerine ‘kadercilik’,’duraganlik’,’uyusturulmusluk’ sozcukleri ile ifade edilenler de,’dogu dinleri’nde,genel olarak, var oldugu sanilan bu ozelliklerdi.
Gunumuzde ise, butun bati ve hatta butun dunya ulkeleri, geçmiste adeta cografi ve ırki nedenlere baglanarak açiklanmaya çalisilan islamin teslimiyetçi ozelliginin,yeniden elde edilmesi için,neredeyse,yagmur duasina çikacaklar ...
Dünün duragan,teslimiyetçi,kaderci topluluklarinin dini islam gunumuzde birdenbire, “kuresel terorizm”in bir numarali ogesi haline gelivermistir çünkü!
Dün, ‘uyusuklugu’yla asagilanan bu ayni islam, bugün,neredeyse bütün ülkelerde,hukuki olan ve olmayan,adaletli olan ve olmayan bir sira tedbirle,baskaldirisi engellenmeye çalisilan bir din halindedir..
Bu fenomeni , sadece,islamin bugun dunyanin en geri ulkelerinin çogunlugundaki din olusuyla ve bu ulke topluluklarinin islama,Bati’ya direnmenin bir biçimi olarak sarilmalari olgusuyla açiklayabilir miyiz?Bir noktaya kadar,evet..Fakat sonrasi da gereklidir.
Ayni Mardin yerlesiminde yanyana duran Yezidiler ile Suryani’ler arasinda,modernizme uyum bakimindan,buyuk farklar var ise,bunun nedenlerini sadece cografi veya etnik unsurlarda aramanin saglam bir temeli olamayacagi açik.
Kürtlerin geri kalmisligi ve orgütlenme zaafiyeti,sadece tarihteki hep kotü ‘otekiler’ faktorleriyle açiklanabilir mi? Kürtlerin tarihteki dinlerinin ve bu dinlere bagli orgutlenme ve egitim tarzlarinin,onlarin ‘vahsi’ kalislarinda her hangi bir rolu olmamis midir?
Hiristiyanlik, ‘Avrupa dini’ oldugu için mi ‘ileri’nin temsilcisi olabilmistir;yoksa Avrupalilari ilerleten,bu dinsel orgutlenisin ve ona bagli egitim tarzinin kendisi midir? Papa’nin, ‘tanri akildir’ sozuyle ozetlemeye çalistigi hiristiyanlik,onu sececek veya secmis geri bir Afrika ulkesinde Avrupa’da var olan etkiyi gosterebilir miydi?
Bu tur sorular, bizi,dinlerin toplumda oynadiklari roller bakimindan,ayri ayri ele alinmasi gerektigini;onlarin erken doneme dayanan orgutlenme tarzlarinin ve ilk tapinak orgutlenmelerinin toplumsal fonksiyonlarini tanimadan,genel olarak ‘tanri’,’inanç’,’iman’ gibi kavramlarla açiklamaya kalkismanin içi bos yinelemeler olarak kalacagini gosteriyor.
Eski ve onlara dayanarak gunumuze ulasan simdiki dinlerin toplumsal kaynaklarini ,orgutlenis tarzlarini,bu orgutlenis tarzlarinin eski toplumdaki gerçek fonksiyonel anlamlarini arastirirken,burada,bize,ornegin, bir çok olguya uydugu kadar,ayni zamanda onlara uymayan Weber’ci ‘karizmatik otorite’ turu kavramlarin; College de France’ın egitim salonlarinda tinlayan Foucault’cu sozcuklerin, pek fayda saglayamadiklarini goruyoruz.
Erkek ve kadin sunneti’nin,ibadetin ,rituellerin ,orucun ,bayram’in vb.vb. kaynaklari gibi toplumun elle tutulur kurumlarinda,herhangi bir sekilde,bugune degin,açik,ikna edici,insan toplumuna has tarzda ortaya konulmus açiklamalar bulunmuyor .Bunun asil nedeni ,arayici beyinlerin,butun bu toplumsal olgulara iliskin kaynak konularini, aranmamasi gereken yerlerde aramalariydi.Bunda elbette,Akadosumer kaynaklarinin,onceden yeterince bilinmemesinin,giderek taninmis olmasinin rol oynadigi da kuskusuz.Ama asil olan,bir yonelim yanilgisiydi.
Dinlerin kaynaklarinin eskiden arandigi alanlar ve ‘açiklayici’ oldugu sanilan kavramlar ruh,hayal,imagination gibi fenomenlerdir ve fakat bunlar dini kurumlarin asil kaynaklarini dogrudan açiklayici degeri olmayan,yardimci, kategorilerdir.
Insan ruhuna ulasmayan,ulasmayi hedeflemeyen bir din olmadigina gore,dinsel psikoloji,din sosyolojisi,ruh bilimi,dinsel inanç kaynaklarina bagli olarak ele alindigi olçude bilimsel islevini yerine getirebilir..Tek baslarina ‘din’i açiklayamazlar.
***
Genel çizgileriyle toplum tarihini incelerken, garip tutumlarla karsilasiriz. Ornegin,milyonlarca inançlinin kutsal saydigi bir Kudus kavraminin ne tarihteki anlamlari tam olarak açiklanmistir;ne de,neden uç din bakimindan da boylesine onemli kutsal bir merkez olarak kabul edildigi..
‘Ehal’ adi verilen,Musa’da “bulusma çadirinin” “en kutsal yer”i olarak geçen; Musevi Sinogoglarınin “en kutsal mekanı” olarak ele alinan; bir kapali dolap veya niş şeklinde yapilan bu bolum neden “kutsallarin kutsali” olarak ele aliniyor olabilir?
Kuran’da , "el-beyt" ,"beytullah", “el-Beytü'l-Haram” (Haram Evi) , “el-Beytü'l-Atîk” (eski ev),“Bakka (la mecque)” şekillerinde de aktarilan Kabe’ye iliskin ifadelerin ,kavramsal ve içeriksel degerleri nedir?
Ehl-i Beyt anlayışı, vahdet-i vücutla beraber Bektaşî-Alevî inancinin kimlik oluşturucusu ise,bu kavramlara,tarihsel boyutlari içinde yaklasmadan,onlara olan inancin toplumsal kaynaklarini tarihteki biçimiyle anlayabilmemiz mumkun mu?
***
‘Ekalliyet’ sozcugu,bir kavramin 6000 yil boyunca geçirebildigi içerik ve sesdeger degisikliklerini gormek bakimindan ilginç bir ornek.
Keskin kelimelere bezeyerek ‘tarih aktarma’ tutumlariyla tanidigimiz tarihçi llber Ortaylı,birkaç yil once yapilmis olmasi gereken, bir toplantida, “azinlik” kavramini tartisirken “ekalliyet” konusunda soyle diyordu:
“Osmanlı Imparatorluğunda gayrimüslim azınlıklar başlığı tashihe muhtaçtır.
Çünkü imparatorlukta azınlık yoktur...
‘Azınlık’ bizim imparatorluğumuzun son 30 senesinde milliyetçi ve laik çevrelerin, yani Jön Türklerin arasında Fransızca minorite’den tercüme edilerek Arapça bir kelimeyle "ekallıyet"le karşılanmış, "ekalliyetin" minorite karşılığında böyle kullanılması da eski Araplara malum değildir. Eski Araplara "ekalliyeti" sorarsanız, simyagerler kullanırlar. Belki belki aşçılar bunun ne anlama geldiğini bilir. Fakat cemiyet hayatında ekalliyetin bir grubu ifade etmesi için kullanılmaz” (*)
Oysa ,’Ekalliyet’ kavrami,kelime kokeni itibariyle,tarihte toplumsal alana Semitik, arapça bir kavram olarak çikmamistir zaten.Fakat yine de araplara 'malum' bir kelime olmaliydi..Bu birlesik sozcuk erken donemde,sami olmayan, “Sumer” denilen topluluguna ait 'ev','saray','tapinak' anlamlariyla kullanilacak olan "E" sozcugu ile basliyordu ve tapinaklarin ortaya çiklmasiyla birlikte oldukça yaygin bir sekilde kullanilmaya baslanmisti."E" nin sami karsiligi ise "beyt","bit" idi ve ozellikle kutsal alanda hem eski 'sumerce' biçimi olan “Egal-Ehal"** ; hem de onun Sami-arapça karsiligi "Beyt" olarak kullanilmisti.Her kavram gibi burada da bir içerik kaymasi,anlam degismesi ortaya çikmis olabilse bile,bu sozcugun ,”E-gal-lu” turunden,yani 'saray adami','buyuk ev gorevlisi','tapinak-dini gorevlisi' gibi anlamlar uzerinden,tapinak tanimayan musluman çogunluk içinde,o anin kosullarina bagli olarak 'yabanci' olani ifade eden bir deger kazanmis olabilecegi açiktir ve herhalde boyle de olmustur.
Dogal olarak ,onu “Arapça bir kelime” olmakla degerlendirmek,ya da jonturklerin var kildigi bir kavram olarak nitelemek,dogru olmayacagi gibi tarihçilige de pek yakismayacaktir....
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder