Lütfi Kırdar


Kerkük doğumlu bir amcamız, mason olduğu rivayet edilir.Gerçi söylentiye
göre büyük binalara adlarını veren kişiler mutlak masondurlar, neyse bu
başka bir tartışma. Mason mevzusuna noktayı koymadan kendisinin İstanbul
valiliği ve belediye başkanlığı yaptığını sonra DP milletvekili olduğunu 27
Mayıs ile birlikte Yassıada'da yargılanmış, hapiste kalp krizi geçirerek
ölmüş cenazesi de olaylı olmuş birisi olduğunu anımsayalım. Ama gene de
konumuz bunlar değil.

Konumuz Ja Ja, Tatar bir kız olan Ja Ja ama Budapeşte' de doğmuş. Yüksek
ihtimalle yahudi kökenli.1930 'lu yıllarda Ja Ja ve ailesi Burhan adlı bir
Türk elçilik görevlisi ile tanışıyor, şartlar o kadar ağırki Budapeşte' de o
yıllarda; bir yanda 1929 dünya ekonomik bunalımının yaşlı kıtaya olumsuz
yansımaları diğer yanda Berlin' de doğmaya başlayan yeni nasyonel faşizm. Ja
Ja ve ailesi Budapeşte' den uzaklaşmak için türlü yollar arıyorlar ve
nihayet küçük ve güzel kızlarını Burhan adlı kendinden 28 yaş büyük aile
dostaları ile Türkiye'ye yollamaya karar veriyorlar. Ja Ja için güzel dedik
ya, tescilli bir güzel kendisi.13 yaşında Macaristan güzeli olmuş, bu bilgi
kenarda kalsın şöyle.Sene 1930 , Türkiye'ye gencecik bir Macar güzeli orta
yaşlı bir elçilik çalışanı ile geliyor ve yerleşiyor, dedikodular yürüyor
tabi hemen ve Burhan amcası körpecik kıza dedikodulara engel olmak için
nikah kıyıyor, yok öyle nikah değil elbet. Hulusi Kentmen nikahı bu, ayrı
yataklarda yatıyorlar, kız baba falan diyor Burhan amcasına. Ja Ja
Türkiye'ye ısınıyor, Türkçe konuşmaya başlıyor balkan şivesiyle. Gün geliyor
belki de hem İstanbul'un hemde kendisinin kaderini değiştirecek biriyle
tanışıyor Ja Ja; Mustafa Kemal Atatürk.

Ja ja ilk görüşte aşık oluyor sarı paşaya, anlattığına göre 6 haftalık bir
flört dönemleri oluyor, vals yapıyorlar. Gene kendi sözleriyle Mustafa
Kemal'i şöyle anlatıyor Ja Ja;

"Mustafa' dan sonra bütün eşlerimde hep onu aradım."

9 kere evlendiğini de hatırlatalım. Ölüm Mustafa Kemal'i Ja Ja ' dan
ayırdığında, Ja Ja Türkiye' den iki aşkına da kalbine gömüp ayrılıyor; Sarı
Paşa ve İstanbul. Eh tabi Burhan amca ile boşanıp gidiyor :)

Ja Ja 1939 yılında Türkiye'yi terk ettikten sonra çok ünlü bir Hollywood
yıldızı oluyor, çoğumuzun bildiği adıyla ; Zsa Zsa Gabor !

Burada bir virgül koyarak Lütfi Kırdar' a geri dönelim. Balkan savaşında Tıp
fakültesini yarıda bırakıp cepheye gidiyor, 1913 yılında mezun olup
doktorluk yapmaya başlıyor. Hastaları arasında Mustafa Kemal' de var.
Kurtuluş savaşı sırasında Kızılay'da yöneticilik yapıyor, cumhuriyet
döneminde İzmir İl Sağlık Müdürlüğü yapıyor ama sarı paşa ile olan ilişkisi
ve görevleri burada bitmiyor tabii. 1938 yılında İstanbul valiliği ve
belediye başkanlığı görevlerini yürütmeye başlıyor. Ayrıca Mustafa Kemal'le
Taksim meydanını gezerken görevine başlamadan birkaç sene evvel Mustafa
Kemal'in kendisine vasiyet gibi sözleri olduğunu duymuşluğumuz var ;

- Bak Lütfi, buralar ( Taksim gezi parkı ve şu andaki Hilton-Lütfi Kırdar
hattını gösteriyor ) İstanbul'un akciğerleri, buralar ağaçlık kalmalı,
buralar sana emanet.

1938 yılı geldiğinde yeni görevine başlayan Lütfi Kırdar o bölgeye önemli
yatırımlar yapıyor. Bugünkü Taksim meydanı, Taksim gezi parkı, spor ve sergi
sarayı ( şimdiki kongre merkezi ) açıkhava tiyatrosu, İnönü stadı ve Atatürk
bulvarı hep onun eseri.

Neyse Zsa Zsa hikayesine geri dönelim, dedik ya 9 kere evlenmiş diye, işte
bu evliliklerinden bir tanesi de oteller zinciri sahibi Conrad Hilton. Zsa
bu evliliği yaptıktan hemen sonra milyarder eşine İstanbul'dan bahsediyor ve
buraya otel yapmayı öneriyor. İstanbul o yıllarda turizm başkenti değil,
metropol hiç değil. Conrad Hilton İstanbul'da uygun arazi bulmak için
araştırma yapmaya geldiğinde otelin ölü yatırım olacağını savunsa da
İstanbul'un kaderini değiştiren kadının cilvelerine kanarak bugün otelin
kurulu olduğu araziyi beğenmek zorunda kalıyor.

İşte tam burada Zsa Gabor, Lütfi Kırdar ve Mustafa Kemal'in hayatları bir
kez daha kesişiyor. Mustafa Kemal'in vasiyet ettiği araziler üstüne eski
flörtü dev gibi bir otel yaptırmak istiyor. Lütfi Kırdar şiddetle karşı
çıkıyor, araziyi vermek istemiyor, orası "ona" emanet ! Artık neler dönüyor
bilemiyoruz ama tahmin edeceğiniz üzere arsa Hilton ailesine veriliyor ve
Lütfi Kırdar görevden alınıyor. 49-50 yılları arasında büyükelçilik yapıyor
sonra siyasete giriyor ve ölümüne neden olan DP milletvekilliğini kabül
ediyor, Yassıadada ölüyor.Hilton oteli uzun yıllar İstanbul'daki en büyük
bina olma özelliğini koruyor, Taksim'in o bölgesi gitgide oteller ve kongre
bölgesi adını alıyor ( ki ben o işten para kazanıyorum ) ve bir liderin
vasiyeti hiçe sayılıyor.

Zsa Garbo ise hep onu aradım dediği aşkının ülkesinde güzel bir anı
bıraktığını sanıyor ama biricik aşkının hala kemikleri sızlıyor Hilton
otelini ve Taksim'in keşmekeşini yukardan gördükçe.

Hiç yorum yok: