Osmanlı’da halk, İslam dininin adam öldürmeyi yasaklaması, can alan bu kişilere toplum tarafından hoş bakılmaması nedeniyle, bir çok insani duygu ve özelliklerden yoksun olan, acıma, merhamet, sevgi hisleri bulunmayan bu insanları mezarlıklarına almamış, kendi aralarına gömülmelerini istememiştir. "Cellat" mezarları ayrı bir yerde bulunur ve ahalinin defnedildiği mezarlıklara gömülmezlerdi.Tarihçi Reşat Ekrem Koçu:” Toplum, din ve ahlak anlayışımızın en güzel örneklerinden biri olarak, cana kıyan, kesen veya boğan celladın ölüsünü halkın, mezarlıklarına kabul etmemesi son derece takdire şayandır.” demiştir. Bu nedenle, Osmanlı cellatlar için İstanbul’un en ücra yerinde mezarlık yapmış ve cellatlar halktan ayrı olarak buraya gömülmüştür.Bunlardan bir tanesi, Eyüp sırtlarında mezarlığın bittiği yerden daha ötelerde Karyağdı bayırı yada yeni adı ile Karlıtepe denilen bölgeye yakın yerler buraları istanbulda ilk kar alan ve en son kar kalkan yerlerdir ve oldukça da soğuktur o zamanlar buralarda mukim kimseler yokmuş mezarlığın en uç noktaları oluyormuş tabi yerleşim alanlarıda bu kadar sık değilmiş tabiki.Daha sonraları bölge süratle yerleşim alanlarına açıldığından mezarlık tan geriye pek bişey kalmamış kalan 5 – 10 mezar taşını da kaybolmasın diye eyüp sultan camii ile pierloti kahvesi arasında uzanan yolun üst kısımlarına muhtelif yerlere muhtelif aralıklarla dikmişler bazıları toprakla nerdeyse aynı seviyede yakında bunlarda yavaş yavaş kaybolup gider.Cellat mezar taşları üzerinde beddua edilmesini engellemek için herhangi bir bilgiye de rastlanmazdı, taşların üzerinde isim, doğum tarihi, ölüm tarihi gibi hiçbir yazı ve işaret yoktur. Küfeki taşından olup,Toprak üstünde kalan kısımları 50 cm den başlayıp1,90 cm’ye kadar varan yükseklikte 40-50 cm. genişliğinde dikdörtgen şeklindedir. Birçok insan bu taşların bu mezarlıkta ne aradığını, niye dikildiklerini bilmez, ama normal mezar taşları ile yan yana öylece dururlar. (1)SADAKA TAŞLARI CELLAT MEZARLIĞINDA:Toplumsal yardımlaşma ruhunu iyi kavrayan atalarımız, yaptıkları hayırın içine riya ve kibirlenme girer iyilik yapılan kimseler de kendilerini ezik hissederler günahta gizlidir, sevap da anlayışından yola çıkarak hassas davranmışlardır.Yardımlaşmayı, yardım alanın eziklik hissetmemesi için belirli yerlerde sadaka taşları dikerek yapmışlardır bazen. kalanını kendisi gibi ihtiyacı olanları düşünme terbiyesi icabı geri kor ve meçhul sadakacıya içinin memnunluğunu kalbinden ulaştırır ve dönermiş. Düşünüyorum: Biz ne necip ne yüksek duygulu bir milletmişiz?" Sadaka taşları Türk milletinin bir sevgi, bir asalet ve fazilet taşıdır. Osmanlı bir insana saygı medeniyeti kurmuştu, paylaşmayı çeşitli kurumlarla yaygın hale getirmişti. Külliyeler, imaretler, hanlar, hamamlar, şifahaneler, ve sadaka taşları hep insan içindi, komşusu aç olan tok yatmazdı, bu yetmezmiş gibi hayvanlara da bir sevgi vardı, sokak hayvanlarına barınak, kuş evleri, sulaklar, yalaklar, çeşmeler hayvanların da su içebilmesi için yerler yapılırdı. Prof..Dr Hasan Özönder ise özetle "Türk Mahallelerinde Sadaka Taşlarının Önemi" adlı makalesinde : " Türk milleti İslam dinini özümleyişi ile ulaştığı sentezle insanısaygı ve sevgi odağı haline getirmiştir. Bunun en güzel örneklerinden biri fakir ve muhtaçların haleti ruhiyelerine verilen değer idi.Onur ve vakarından dolayı fakirliğini gizleyenler ihtiyaçlarını kimseye açamayanlar için ince ve farklı yardım yolları bulmuşlardır. Onlara muhtaç olmanın ezikliğini yaşatmama ,gönüllerini kırmamak için gayet zarif yardım şekilleri geliştirmişlerdir, böylece alan utanmaktan, verende gurur ve riyadan korunmuştur İşte bu takdire layık yardımlaşmadan biri SADAKA TAŞLARI dır..Sadaka Taşları farklı boylarda olmakla beraber genellikle beyaz renkli taştan silindir ve dört köşe şeklinde, bir kısmı ise havuz, kovuk, ve yatay bazen de oyuklar şeklinde olurdu. Gelenler elini sokar bırakır, alanlar elini sokar alırdı. Silindir ve dört köşe taşlar toprağa dikine gömülürdü, 60-90-140 ve 2 metre boylarında olanları vardı, tepeleri dikdörtgen veya taşına göre yuvarlak 10-15 cm. derinlikte oyuktu yardımlar bu oyuğa konulurdu. Yüksek taşların önünde uzanabilmek için basamak taşları vardı. 17nci yüzyılda bir Fransız seyyah bu taşların başına bir hafta kimsenin bırakılan yardımları almak için uğramadığını yazmıştır. Bulunduğu yerler, görülen lüzum ve ihtiyaca göre değişik yerlere yapılmışlardır, genelde gözden ve kalabalıktan uzak tenha yerlere konulan bu taşlar, cami avlularında türbelerin köşelerinde, mezarlıklarda olurdu. Bir semtin fakirleri için konulmuş bağışlara diğer bir semtin fakirleri dokunmazlardı, ayrıca ihtiyaç sahiplerinin, taşta birikenlerden sadece ihtiyacı olan şeyleri almaları diğerlerini başka ihtiyaç sahiplerine bırakmaları takdire değerdi. Bu taşlara genelde madeni paralar bırakılırdı, paranın dışında giyim eşyası ve yiyecek de konurdu Yardımlar daha çok geceleri bırakılır ve sabaha karşı alınırdı.Sadaka taşları bugün bir kenarda unutulmuşlardır, yıllar içerisinde kullanılmadığı için özelliklerini kaybetmişlerdir, neye yaradıkları çoğu kişi tarafından bilinmemektedir, çoğu yol genişletmeleri meydan açılması park ve bahçe yapılması, kaldırım çalışmaları sonucu yerlerinden kaldırılmış ve kaybolup gitmişlerdir. Çok azı günümüze ulaşmıştır.Sadaka taşları Türk milletinin sevgi ve asalet taşları olarak hikayesi günümüze kadar gelmiştir.. sadaka taşı Eyüp, Piyer Loti, Karyağdı Bayırı'nda cellat mezarlığında cellat mezar taşlarının yanında bulunmaktadır. Bundan şu anlam çıkmaktadır. Osmanlı, cellatları kendi mezarlığına kabul etmemiş mezarlıklarını ayırmıştı.Cellatlar öldükten sonra geride kalan eş çocuklarının cellat yakınları olmaları nedeniyle toplum tarafından dışlanacaklarıve sıkıntıya düşecekleri varsayılarak cellat mezarlıklarına da bu sadaka taşlarından dikilmişti.Bu mezarlık bugün normal mezarlar tarafından istila edilmiş cellat mezarları ve sadaka taşları kaybolup gitmiştir, bunları üç saatlik bir araştırma sonucu zorla bulabildim. (2)KAYNAKLAR:(1) Ersin KALKAN - madalyon.gen.tr(2) Y.Karaduman - unyeses.net
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder