Biz devrimcilerin şiarları meşhurdur;
- Devrim havasının kokusu sokaklarda…
- Nesnel şartlar olgunlaşmaya başladı…
- Küresel ekonomi içinden çıkılmaz son büyük krizine girdi…
Ben 15 senedir bu sözleri binlerce kez duydum, benden önceki kuşakların da örneğin Şefik Hüsnü’lerin yada Mustafa Suphi’lerin de aynı sözleri onlarca kez duyduğuna eminim. Bu durumda biz devrimcilerin öngörü yeteneklerini mi eleştirmek gerekir yoksa küresel ekonominin ve onun bölgesel ve yerel taşeronlarının olağan dışı bir eforla krizi depolitize edip toplumsal tepkiler bastırma yöntemleri mi tebrik etmek gerekir; bu soruyu başka bir yazının konusu olarak belirleyerek küresel ekonominin son kalesini, yani yeniden proleterleştirme projesini ve sürdürülebilir salaklık ekonomik modelini incelemekte fayda görüyorum.
Küresel ekonomik krizlerin bazı ortak özelliklerini incelemekte fayda görüyorum;
· 1929 Bunalımı : Dünya genelinde toplam üretim % 42 azaldı, genel ticaret ise % 65 oranında küçüldü, 50 milyon kişi işsiz kaldı. Sonuç; II. Dünya Savaşı; Keyneysen ekonomik model ve Fordist üretim bandı modeli. (Willard W. Cochrane. Farm Prices, Myth and Reality 1958. p. 15; League of Nations, World Economic Survey 1932-33 p. 4 )
· 1973 Bunalımı : Petrol fiyatlarının inanılmaz yükselişi sonunda dünya müthiş bir krize girer. Krizin sebebi Mısır’da Enver Sedat ve İran Şahının OPEC ile fiyatları sürekli yuları çekmesi ve halkının refahını istemesidir.
Petrolün fiyatı tabii ki artacak, hem de nasıl! Siz (Batılı ülkeler) bize sattığınız buğdayın fiyatını %300 artırdınız, aynı durum şeker ve çimentoda da geçerli. Bizim ham petrolümüzü alıyor, onu rafine ettikten sonra tekrar bize 100 katı fiyata satıyorsunuz. Bundan sonra adil olan bize petrol için daha fazla ödeme yapmanızdır. Diyelim ki on kat daha.
Musaddık
Küresel ekonomi bu artışı karşılayamayacak ve sonuç olarak önce Sedat bir suikasta kurban gidecek sonrasında ise İran Şahı 1979’da darbe ile devrilecektir. O yıllarda Şili başta olmak üzere tüm Latin Amerika ülkeleri ve Türkiye gibi prematüre doğmuş ve dışabağımlı bir ekonomiye sahip ülkelerde solun yükselişlerinin de benzer darbelerle ezilmesi küresel ekonominin küresel krizleri nasıl atlattığının küçük ama önemli örnekleridir. Bu noktada Chicago Boys hocası Milton Friedman’ın yeryüzüne saldığı “ bizim çocukların” da etkisini unutmamak gerekir. [ 1 ] Benzer Küresel ekonomi 70’lerde yaşadığı krizin sorumlularını soru işaretleri ile dolu suikastlerle ya da aleni askeri darbelerle devre dışı bırakmasına rağmen ekonominin aldığı derin yarayı onarmak kısaca ve özetle liberal ekonomik model dediğimiz modele geçişle mümkün olmuştur. Demir leydinin [ 2 ] yumruğu ile sosyal devlet dünyanın her tarafında kendini özelleştirme ile küresel ekonominin dişleri arasında bulmuş, tüm dünyada özellikle 1989 sürecinden sonra liberal ekonomi mutlak doğru ekonomik model halini almıştır.
Ancak küresel ekonomi sürekli yaşamak zorunda olduğu ve üretim ilişki ve modellerinden kaynaklanan derin krizlerini bir türlü aşamamaktadır, Körfez Savaşları da buradan gelen sömürge petrolü de dertlere derman olmaz. Küresel ekonomi ulus devletin sınırlarının tamamen ortadan kalkmasını ve tüm piyasaların kendi emrine açılmasını istemektedir. Küresel ekonomik baronların emrindeki medya ve hükümet baronları tüm dünyada ulusa devletlerin gereksizliğiniz, ulusçuluğun kötülüklerini anlatmaya başlarlar bizlere. Ülkemizdeki ulusalcı=Ergenekoncu denkleminin parametre ve kelime tercihleri de bu ekonomik sorunla alakalıdır aslında.
Sonunda ve nihayetinde küresel ekonominin önünde ne ulus devletler kalır ne de ulus devletin ticaret mahkemeleri. Küresel ekonomi tahkim kurulları ile kendi adaletini sağlar ve yönetir, artık mutlak hakim sadece paradır.
Bu noktadan sonra kısa geçmiş zaman içinde küresel ekonominin gene insanlığa mutlak refah sağlamadığı, küresel sermaye aktörlerinin egolarının bir türlü tatmin edilemediğine hepimiz şahit olduk, küresel sermaye için yeni bir çıkış yolu lazımdı; Yeniden Proleterleştirme.
Yeniden Proleterleştirme teorisini ilk olarak ortaya attığımda tarihler 1999 senesini gösteriyordu ve Kemal Derviş bizim için ülkemizi yurtdışında başarı ile temsil eden altın bir çocuktan ibaretti. Dünyanın vahşi kapitalist baronları yepyeni bir proje ile cebimizdeki paralara göz koymakla kalmayıp bu kez geleceğimize de ipotek koyma peşindelerdi. Mekanizma çok basit ve akılcıydı ;
1. Küresel çapta yaşanan üretim azalmasının suni olarak yükseltilmesi için küresel patronlar ya çalışan ücretlerine ciddi oranda zam yapacaklar ve satın alma gücünü arttıracaklardı ya da tüketicinin eline sanal para vererek tüketiciyi uzun vadede borçlandırarak verdikleri sanal parayı reel paraya çevirerek üretimin çarkını döndüreceklerdi. Tahmin etiğiniz üzere sanal para dediğimiz şey kredi ve kredi kartlarıdır ve gene tahmin ettiğiniz üzere küresel patronlar ikinci yolu seçtiler.
2. Dünya çapında geliri ne olursa olsun her cebe bir kredi kartı sokuldu ( ülkemizde tam 44.500.000 adet vatandaşta çeşitli limitlerde kredi kartı bulunuyor ). Sanal para ve sürekli özel gün ve kampanyalarla pompalanan tüketim çılgınlığı reel ekonomi çarkını döndürmeye çalışıyor.
3. Çalışanları uzun vadede yüksek oranlarda ev – araba borcu ile sisteme bağlayan küresel patronlar, uzun vade borçları olan çalışanların elinden tüm sosyal ve sendikal hakları alarak; sosyal ve sendikal giderlerini düşürdüler.
4. Uzun vadede borcu olan çalışanlar yapılmayan zamlara karşı sessiz, olmayan sendikal haklarına karşı da tepkisizleştirildiler.
Sonuç olarak küresel ekonomi yeniden mülksüzleştirme ( proleterleştirme ) adını verdiğimiz bu yöntemle şunları kazandı ;
1. Sendikal haklarını dahi talep etmekten korkan bir çalışan sınıf,
2. Uzun vadede borçlanmış bir dünya
3. Borcunu ödeyemeyenlerden ve işinden ayrılmış bir ucuz işgücü ordusu,
4. Dolayısı ile işgücü maliyetlerinin düşüklüğünden kaynaklanan yüksek kar marjı
5. Çılgın bir tüketim talebi karşısında yüksek bir üretim arzı ve karlılık.
Bu düzen uzun vadeli borçların ödenememesi, yüksek işsizlik oranı,tüketim talebinin zamanla azalması gibi sonuçları 10-15 sene içinde gösterecek ve toplumsal hareketlere meydan verecektir. Belki o zaman gerçekten de sokaklar devrim kokabilir.
Sevgi ve saygılarımla,
[ 2 ] Demir leydinin seçim stratejisi ; Falkland Savaşı ve kapitalizmin şok doktrini yöntemleri için : http://www.toplumsalbilinc.org/forum/index.php?topic=11300.0